:::: MENU ::::

Daha çok ekonomi, az çok da üstüme vazife olmayan şeyler ...

1/11/2010

Türkiye ekonomisinin 1970'lerin sonlarında olduğu gibi 1980'lerin sonuna doğru da tıkanmaya başladığı
bilinen bir ger­çektir. Bu tıkanmayı çözmeye yönelik ekonomik istikrar progra­mının uygulamaya konulamamış olması (ki bunun temel nede­ni siyasal iktidarların en büyük karabasanı olan döviz sorununun aşılmış gibi görünmesidir) sonucu 1994 yılı başında Türkiye yeni­den bir ekonomik krizin içine girmiş, uzun bir süre istikrarlı görü­nen dolar-TL paritesi ciddi şekilde bozulmuş, enflasyonist beklen­tiler büyük ölçüde artmış, hazine içeride borçlanamaz duruma gel­miştir. ABD'li kredi değerlendirme kurumlarının Türkiye'nin kre­di değerliliğini arka arkaya düşürmesi sonucu dış kredi bulma imkanı da kalmayınca siyasal iktidar bir ekonomik istikrar paketini yürürlüğe koymuş ve hemen peşinden IMF ile 14 aylık bir stand­by düzenlemesine girilmiştir.

5 Nisan 1994 tarihli ekonomik istikrar programının başlıca hedefleri şunlardır: 

(i) Ek vergi alınarak kamu gelirlerinin artırılması, 
(ii) Kamu giderlerinin, ücret artışlarının enflasyonun altında tutulması da dahil olmak üzere çeşitli bütçe kısıntıları yo­luyla düşürülmesi, 
(iii) (i) ve (ii)'de konu edilen önlemler sonucu konsolide büt­çe açığının ve dolayısıyla kamu kesimi harcama gereğinin (PSBR) düşürülmesi, 
(iv) TL'nin dolar karşısında değer kazanmasının önlenmesi, 
(v)  Hazine borçlanmasını çekici hale getirebilmek için başlan­gıçta enflasyonun çok üstünde bir faizle kâğıt satılması Ve zaman içinde bu faizin düşürülmesi. 

Bütün bu önlemler sonucunda da enflasyonun makul düzeyle­re indirilmesi temel amaç edinilmemiştir. Uygulanmaya başlanan bu program yukarıda sayılan hedefle­rin bir bölümüne kısa zamanda ulaşmış, ihracat artışına ithalat da­ralmasının eşlik etmesi sonucu dış ticaret açığı küçülmüş ve bu­nu izleyerek cari işlemler dengesi pozitif bir dengeye dönüşmüş­tür. Faizler yeniden serbest bırakılmış ve hatta çok yüksek faiz ar­tışları başlangıçta teşvik edilmiştir. Bu tür maliye politikası ağırlık­lı bir ekonomi politikasından beklendiği üzere reel GSMH 1994 yı­lının ikinci 3 aylık bölümünde % 10,5 oranında azalma göstermiş, yıl sonu gerçekleşmesi % 6 dolayında bir küçülmeyle sonuçlanmış­tır. 1995 yılı ekonominin yeniden büyümeye yöneldiği bir yıl ol­muştur. 1995 yılı GSMH reel büyümesi % 8,1'lik bir büyümeyi or­taya koymaktadır. Buna karşın fiyatlar genel düzeyinde ilk başta görülen düşme trendi kısa zaman sonra geçmişe göre daha da bü­yük bir artma eğilimi içine girmiştir. 1994 yıl sonu itibariyle 12 ay­lık toptan eşya fiyatları endeksi % 150 olmuştur. Bu oran bir önce­ki 12 aylık döneme göre yaklaşık 2 misli bir artışa işaret etmektedir. Fiyat artışları 1995 yılında yeniden istikrar programı öncesindeki düzeyine dönmüş ve % 70'ler dolayında gerçekleşmiştir. Böylece enflasyonun nedeni olarak teşhis edilen hastalıkların tedavisi daha önce ortaya koyduğumuz modele uygun bir biçimde GSMH geri­lemesine neden olurken bir yandan da ilginç bir şekilde enflasyonu yükseltici sonuçlar vermiştir.

Bu şaşırtıcı sonucun nedenlerini şöylece sıralamak mümkündür: 

(i) Maliye politikası önlemleri tek başına uygulanmış, piyasa­daki aşırı likiditeyi düşürmeye yönelik para politikası araç­ları uygulanmamıştır. Hazine, Merkez Bankası'ndan doğ­rudan para kullanmaya devam etmiş, Merkez Bankası ban­kalara yönelik kredilerini artırmış, sonuçta bankalar bu kredilerle kısa vadeli yüksek faizli hazine kâğıtlarını ala­rak hazineye borç vermişlerdir. Böylece geçmişte tek başı­na uygulandığı için sınırlı sonuç vermiş bulunan para po­litikası terk edilerek yerine maliye politikasının uygulama­ya konulması yoluyla bu iki politikanın birlikte uygulan­maması hatasında ısrar edilmiştir. 

(ii) Siyasal iktidara duyulan güvensizlik, ekonomik istikrar programının yürürlüğe konmasından sonra da devam etmiş, mevcut iktidarın ve dolayısıyla uygulanan istikrar programının uzun ömürlü olmayacağını düşünen ekono­mik aktörler beklentilerini olumlu bir çerçeveye dönüştürmemişlerdir. Böyle olunca da yeni klasik iktisatçıların "beklenti ne yöndeyse gerçekleşme de o yönde olur" tezine uygun sonuçlar alınmıştır. 

(iii) İstikrar önlemleri uygulaması sırasında kurumsal yapılan­maya ilişkin önlemler alınamamış, hatta tam tersine söz konusu önlemleri uygulamakta en büyük ağırlığa sahip ol­ması gereken hazine, Anayasa Mahkemesi'nin kuruluş ka­nununu iptal etmesi ve siyasal iktidarın yeni bir kanunu uzun süre yürürlüğe koyamaması sonucu kanunsuz olarak yönetilen bir kurum haline gelmiştir. Bu gelişme, 1994 yı­lının ikinci yarısı boyunca mevcut belirsizlik ortamını da­ha da artırmış ve beklentilerin daha da olumsuz yönde et­kilenmesine yol açmıştır.

(iv) Kamu tercihi okulunun öngörüleri doğrultusunda, millet­vekillerinin baskıları artmış ve Türkiye için hazırlanan bir istikrar programının temel öğelerinden biri olan sübvansi­yonların daraltılması politikasından hedeflenen amaca gö­re önemli oranda sapma gösterilmiştir.

(v) Bütün bu belirsizlikler içinde hazine kısa vadeli borçlan­mayı sürdürmeye mecbur kalmış ve bu gelişme ortamın belirsizliğini artırmaya katkıda bulunmuştur. Artan belir­sizlik faizlerin yüksek düzeyde kalmaya devam etmesine yol açmış, hazine borçlanması giderek daha pahalılaşma­ya başlamıştır.

(vi) 1994 yılı sonlarına doğru Türkiye önce ara seçim, sonra da erken genel seçim havasına girmiş, bu gelişme siyasal ik­tidarın ömrünü tamamlamak üzere olduğu ve dolayısıyla uygulanmaya çalışılan istikrar programının terk edileceği inancının yerleşmesine yol açmıştır.

Özetle 5 Nisan kararları, yukarıda ortaya koymaya çalıştığımız çerçeveye göre eksik alınmış, kamuoyu nezdinde güvenilirliğini yi­tirmiş bir siyasal iktidar tarafından, kurumsal düzenlemelere git­meksizin ve hatta mevcutların da bozulmasıyla birlikte yürütülme­ye çalışılmış kararlardır. 5 Nisan 1994 kararlan, çerçevesi tam be­lirlenmeden, siyasal ve yapısal olumsuzluklar giderilmeden uygu­lamaya sokulmuş ve başarısız sonuçlar alınmış bir ekonomik istik­rar programı örneği olarak tarihe mal olmuştur. Söz konusu ka­rarların asıl önemli olumsuz etkisi, sonraki istikrar önlemlerine inançsızlık için bir altyapı oluşturması biçiminde ortaya çıkmıştır.

0 comments:

Yorum Gönder

A call-to-action text Contact us